Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.( M.Kemal ATATÜRK)
DİL VE DİN KAVRAMLARININ ETİLEŞİMİ (RÖPORTAJ)

SORU: Din ve dil etkileşimi denilince ne anlıyorsunuz?

Bu iki kavram arasındaki etkileşimi ortaya koymadan önce, iki kavramın ayrı ayrı anlamlarını ortaya koymak gerekir. Dil nedir? Din nedir? Diye sorup cevabını aramak lazım. Şunu da ifade edelim ki burada genel olarak dil ve genel olarak din kavramları üzerinde durulacaktır.

Dil nedir? Dil, duygu ve düşüncelerimizi ifade etmede kullandığımız canlı bir araçtır. Canlı bir araçtır, çünkü bu araç yaşamaktadır. Varlığı, bilgiyi ve değerleri ifade edebildiği kadar canlıdır. Eğer kavram ve sözcükler; varlık, bilgi ve değer alanlarına ilişkin durumları, olay ve olguları, olup bitenleri ifade eden kavram ve sözcükler değillerse; bu kavram ve sözcükler canlılıklarını koruyamazlar. Varlığa ve değerlere ilişkin kavram (anlam) ve sözcükler de dil ile üretilir.

Dil iletişim aracıdır. İnsan ile birlikte var olmuştur. İnsanın yaratılışında fizyolojik yapısında, organik yapısında, organ olarak dilin birçok fonksiyonu vardır. Mesela tat alma gibi. Bu organın fonksiyonlarından biri de insanın lisan- konuşma ihtiyacını karşılamış olmasıdır. ( Elbette burada dilin beyin ile arasındaki bağı açmaya gerek yoktur, çünkü beyindeki anlam ancak dille ifade edilebilir.) İnsanın tabiatında iletişim kurma ihtiyacı vardır. İnsan sosyal bir varlıktır. Öteki ihtiyaçlarını karşılamak için iletişime ihtiyaç duymaktadır. Fizyolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için iletişime ihtiyaç vardır. İnsan sevincini, derdini dili ile ifade eder. İnsan inanç ile ilgili ihtiyaçlarını da dili ile ifade eder.   ( Dua etmek gibi)

Din nedir? Din, bir ahlaki sistem içindeki değerler aracılığıyla insanlara bir yaşam tarzı sunan, belli ibadet ritüellerine sahip, imana dayalı bir inanç sistemidir. Din, inanç ve ibadet gibi iki temel unsurdan oluşan bir sistemdir. Din bir toplumsal kurumdur. Toplumsal kurum olması, yüzyıllardır yerleşik hale gelmiş kurallarından kaynaklanmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde insanların topluluk halinde yaşamaya başlamalarıyla birlikte, toplumsal bir kurum olarak inanç olgusu da kendini göstermiştir. Tarihsel süreçte insanın inancı, yaşadığı zaman ve koşullara bağlı olarak değişse de inanma duygusu hep var olmuştur. O halde inanma insana özgü bir ihtiyaçtır diyebiliriz.

Şimdi din ile dil etkileşimine baktığımızda; ilk etapta her iki olgunun da insanın yapısı ile ilgili olduğu, ikisinin de insanda birleştiği, insanın tabiatıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz. İnsan evrenin yaratıcısı olarak kabul ettiği Tanrı’yı gönülden kabul eder ve O’na inanır, bağlanır, iman eder. Tanrı’ya ilişkin bilginin doğruluğunun olduğu gibi kabul edilmesi, iman etmek demektir. Dinin inanç ve ibadet unsurları birbirleriyle uyumludur, tutarlıdır. İnsan, vicdanı, aklı, gönlü ve kalbiyle doğru kabul ettiği Tanrısal bilginin gerektirdiği ibadetlerini davranışlarıyla gösterir. Genel olarak bütün dinler için bu söylenebilir.   Yer üzerinde farklı inanç ve ibadetler olsa da hepsinde inanılan bir varlık ( kutsal) ve ibadetleri yani ritüelleri vardır.

Bütün bu açıklamalardan sonra diyebiliriz ki; dil ile dinsel bilgi ifade edilir. Dini ifade etme aracı da dildir. İnsan inanç ve ibadetini dili ile anlatır. Burada ahlaki değerlerle, erdemlerle dil birleştirilirse; din de ahlaki değerlerle, erdemlerle sentezlenerek ifade edilebilir. Zira inanç ve ibadet sistemi de bir ahlaki değerler sistemi içinde yaşanır. O halde ahlaka dayanan bir dil, erdemlere dayanan bir dil inanç ve ibadeti en güzel şekilde ifade eder. Dili güzel kullanmak, ( yalandan, münafıklıktan,  gıybetten, söz taşımaktan uzak)  ahlaki erdemlerle birleştirerek kullanmak inanç ve ibadeti ifade etmede çok değerlidir. Dil ahlakla kullanılmalı, din ahlakla yaşanmalıdır. Toplumlarda dil ve din kurumları ahlaki değerlerle birleştirilirse; bu kurumların etkileşimi ile insani değerler daha yüksek bir konuma taşınabilir.

SORU: Diller dinleri ve dinlerin yayılmasını nasıl etkilemiştir?

Diller, dinleri etkilediği gibi dinlerin yayılmasını da tarih boyunca etkilemiştir. Dil, kültürün taşıyıcısıdır, aktarıcısıdır.  Din önemli bir kültür unsurudur. Kültür bir toplumun yaşama biçimidir, yaşama tarzıdır.

Bütün dinlerin ortak özellikleri olduğu gibi,(mesela, bütün dinlerde kutsal varlık vardır)  her dinin kendine özgü bir teolojisi de vardır. Teoloji, dinin inanç ve ibadetlerinin uygulanması ve gerekliliği konusunda kararlı bir tutum sergiler. Teoloji sözcük anlamı Tanrı bilim demektir. Soruya odaklandığımızda dinlerin yayılmasının teoloji bilimi ile mümkün olduğu söylenebilir. Teoloji belirli bir dini, inancı temele alır ve bu temel üzerinden, Tanrı’nın varlığını, insanın tanrı karşısındaki yerini inceler. Teoloji, bu konuları esas aldığı dinin doğmalarıyla temellendirmeye çalışır. Bundan ötürü birden çok teoloji vardır. İslam teolojisi, Hristiyan teolojisi, Yahudi teolojisi gibi.  Ortaçağ’da Hristiyan teologları skolastik dönemde almış oldukları din eğitimini farklı kültürleri gezerek, Hristiyanlık inancını tanıtmayı, yaymayı amaç edinmişlerdir. İslam bilim ve kültür çevresinde yetişen İslam teologları da İslam inancının dünya üzerinde farklı coğrafyalarda tanınmasını ve yayılmasını sağlamışlardır. Belli bir din üzerinde çalışan, o dinin, inancın bilgisine derinlemesine sahip olan teologların temel görevi kendi inanç ve ibadet sistemlerini yaygınlaştırmaktır.

Yunus Emre, inancını yazdığı şiirlerinde dile getirmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri yaygınlaştıkça inancının da yaygınlaştığı söylenebilir. Buradan diller aracılığıyla inançların nasıl yayıldığını görebiliyoruz. Mevlana’nın “Mesnevi”si ile Mevlana’nın inancının yaygınlaştığı söylenebilir. Mesnevi adlı eser farklı toplumlarda okundu, farklı dillerde basılıp yaygınlaştırıldıkça Mevlana’nın inanç ve ibadet anlayışının farklı toplumlarda kavranacağı söyleyebilir. Gerek yazı dili gerekse sözlü dil inançların yayılmasında etkili olmuştur.

UNESCO, Mevlana'nın verdiği mesajın, Mevlana’nın felsefesinin UNESCO’nun hedefleri ve misyonu ile uyumlu olduğunu belirtmiş ve Türkiye, Afganistan ve Mısır'ın önerisi üzerine, Mevlana'nın doğumunun 800. yıldönümü dolayısıyla 2007 yılında düzenlenen kutlamalara katılma kararı almıştı. Burada Mevlana dilinin ve tasavvuf inancının yaygınlaştığını görüyoruz.

 SORU: Dinlerin diller üzerinde nasıl bir etkisi vardır?

Din, insana manevi huzur sağlar. İnsanda iyilik duygusu oluşturur. Dinin toplumsal olarak birleştirici, bütünleştirici işlevi vardır.  İnancın gerektirdiği ibadetler insan toplulukları ile birlikte yapılınca, birliktelik, paylaşma duygusu oluşturur. Biz bilincini pekiştirir. İnancın insanda oluşturduğu bu olumlu duygular, insanın yaşama bakışını pozitif hale getirir. İnsanın iç dünyasındaki bu olumlu duygu ve düşünceler insanın diline de olumlu yansır. Dil de pozitif olarak insan ilişkilerine yansır. Dilin insan ilişkilerine pozitif yansıması toplumsal sorunların çözümüne katkı sunar.

Yerleşik hale gelmiş bir kurum olarak din, yaşandığı toplumun dilinde de bazı dinsel ifadelerle kendine yer bulur. Yani dildeki bazı sözcükler inanç ve ibadete ilişkin anlamlar ifade ederler. Böylece insanlar inançlarının gereği olan ibadetlerini gerçekleştirirken kullandıkları dinsel ifadeler o inançtaki tüm insanlar tarafından aynı anlamda anlaşılır. Aynı terime aynı anlamın verilmesi, o alandaki bilgi aktarımını da kolaylaştırır. Bu da dinsel bilgilerin ortaya konulması sırasında iletişim sorunlarının yaşanmasını engeller. Din kurumunun birleştirici ve bütünleştirici işlevi, dil olgusunu da etkilediği söylenebilir. 

Dilin görevlerinden biri “yaptırma görevidir”. Bu durumda dil, insan davranışlarını etkileme ve yönlendirmek amacıyla kullanılır. Örneğin, “derse geç kalma”, derken dil aracılığıyla öğrencinin davranışı yönlendirilmektedir. Nasıl davranacağı kendisine ifade edilmektedir dil aracılığıyla. Din de ahlaki değerler aracılığıyla insanlara bir yaşam tarzı sunmaktadır. Yani nasıl yaşayacağını bildirmektedir. İnsanın nasıl davranacağı dini kurallar çerçevesinde insanlara bildirilir. Dini kuralların mutlaklığı, sorgulama dışında bırakılması, o kurallara inanan kişinin kuralların gerektirdiği eylemi aynen yapmasını gerektirir. Bu açıklamaya dayalı olarak, dilin ve dinin ortak bir işlevi olarak “yaptırma işlevi” vardır diyebiliriz. Din yaptırma görevini önermeler aracılığıyla yani dil aracılığıyla gerçekleştirir. Mesela  “iyilik yapmak sevaptır”, “canlıya zarar vermek günahtır.”  Önermeleri örnek verilebilir.

Sonuç olarak insanın dini, dilini etkilediği gibi; dili de dinini etkilemektedir. Karşılıklı bir etkileşim söz konusudur diyebiliriz.

SORU: Günlük hayatta dilinize geçen dini terimler nelerdir örneklendirir misiniz?

Günlük hayatımıza baktığımızda dilimize girmiş çokça dini terimler vardır. Zira din olgusu yaşamın içindedir. Din olgusu yaşam tarzı dediğimiz kültürün bir parçası olmuş ve yerleşik hale gelerek kurumlaşmıştır. Dine ilişkin kavramlar da günlük dilde kullanılmaktadır. Mesela; “hayırlı olsun”,  “maşallah”, “inşallah”, “Allah bağışlasın”, “ Allah’a şükürler olsun” “adabımuaşeret”, “ abdest”,” adap” gibi kavramlar dinsel terimlerdir, günlük dile yerleşmiş ve kullanılmaktadır.

                                                                                                          2 Haziran 2024

                                                                                                         

                                                                                                         

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir